Uzman, “Her an büyük bir deprem olabilir” diyerek dikkatleri yeniden İstanbul’a çevirdi. Bektaş’ın uyarısı yalnızca tahmine dayanmıyor, bilimsel verilere dayanıyor. Marmara’daki fayların davranışı, olası büyük bir deprem senaryosunu daha karmaşık hale getiriyor. Peki bu uyarının arkasındaki bilimsel temeller neler?
Marmara Fayı: Türkiye’nin En Kritik Kırığı
Marmara Denizi’nin altında uzanan fay hattı, Türkiye’nin en hassas sismik bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. Prof. Dr. Osman Bektaş, yaptığı açıklamalarda bu hattın klasik anlamda enerji biriktiren bir yapı sergilemediğini belirtiyor. Onun analizine göre, Marmara’daki bazı segmentler enerji depolamak yerine sürekli salınım yapıyor. Bu da “krip davranışı” olarak tanımlanıyor. Yani fay hattı sürekli küçük hareketlerle enerjiyi boşaltıyor, fakat bu durum büyük bir depremi tamamen ortadan kaldırmıyor.
Bektaş’ın dikkat çektiği en önemli noktalardan biri, Marmara’nın diğer aktif faylarla kıyaslandığında daha karmaşık bir sistem olması. Batı’daki Ganos Fayı ve doğudaki İzmit Fayı, enerji biriktirme açısından klasik örnekler oluştururken, Marmara ortasındaki segmentler daha farklı bir dinamik sergiliyor. Bu farklılık, olası büyük bir depremin hem zamanlamasını hem de etkisini öngörmeyi güçleştiriyor.
Tarihi Depremler Bilimsel Rehber Niteliğinde
Bektaş, tarihsel verilerin geleceğe ışık tuttuğunu söylüyor. 1766 yılında yaşanan büyük İstanbul depremi hâlâ tartışmalı bir olay. Kimi kaynaklar depremin Kumburgaz açıklarında, kimileri ise Adalar civarında meydana geldiğini belirtiyor. Bu belirsizlik, Osmanlı döneminde yeterli bilimsel kayıt tutulmamasından kaynaklanıyor. Yine de bu olaylar, bölgenin potansiyel tehlikesine dair fikir veriyor.

Bektaş’ın yaklaşımı, geçmişi sadece tarihsel bir veri olarak değil, geleceği anlamanın anahtarı olarak görmek üzerine kurulu. Ona göre Marmara hattındaki her küçük sarsıntı, yaklaşan büyük bir depremin olası ipuçlarını taşıyor. Bu nedenle bilimsel verilerin yakından izlenmesi gerektiğini söylüyor.
“En Kötü Senaryoya Hazırlanın”
Bektaş, yaptığı açıklamalarda vatandaşlara ve yöneticilere açık bir mesaj veriyor: “En kötü senaryoya hazır olun.” Bilimsel tahminlerin Marmara’da 7’nin altındaki depremleri işaret ettiğini kabul eden uzman, buna rağmen afet planlamalarının 7’nin üzerindeki bir depreme göre yapılması gerektiğini vurguluyor. Çünkü yapılaşma ve hazırlık seviyesi, olası zararın boyutunu doğrudan belirliyor. “Can ve mal güvenliği için en üst düzey önlemler alınmalı,” diyor.
Uzman, depremin zamanını bilmenin imkânsız olduğunu ama hazırlıklı olmanın herkesin elinde bulunduğunu hatırlatıyor. Ona göre risk yönetimi, felaketi engellemenin değil, etkisini azaltmanın anahtarıdır.
Marmara İçin Ders Niteliğinde Bir Uyarı
Bektaş’ın sözleri yalnızca bir bilimsel yorum değil, aynı zamanda toplumsal bir çağrı niteliğinde. İstanbul ve çevresi, nüfus yoğunluğu ve yapı stoğu nedeniyle Türkiye’nin en riskli bölgesi konumunda. Bu yüzden onun uyarıları, yerel yönetimlerden bireylere kadar herkes için bir sorumluluk hatırlatması taşıyor.




