Osmaniye Haberleri

Osmaniye'de Aktif Fay Tehlikesi: Kent, Çok Katmanlı Bir Deprem Riskiyle Karşı Karşıya

Osmaniye'nin diri faylar üzerindeki konumu, zayıf zemini ve yüzey faylanması riskiyle kenti yüksek derecede deprem tehdidi altında bırakıyor.

Osmaniye Faylar, Zemin ve Sarsıntı Gerçeği

Osmaniye, Akdeniz’in doğusunda yer alan sakin bir şehir gibi görünse de, jeolojik açıdan Türkiye’nin en riskli bölgelerinden biri. Kent, hem diri fay hatlarının hem de zayıf zemin özelliklerinin tam üzerinde bulunuyor. Bu durum, Osmaniye'yi yalnızca sarsıntıya değil, yüzey kırıkları, sıvılaşma ve yapısal hasarlara açık bir konuma getiriyor. Yapılan araştırmalar, kent merkezinin ve ilçelerin önemli kısmının doğrudan fay zonları üzerinde yer aldığını ortaya koyuyor. Üstelik bu fayların bazıları, metropoller kadar etkili olabilecek sarsıntılar üretebilecek potansiyele sahip.

Osmaniye’deki Aktif Faylar: Sessiz Fakat Tehlikeli Bir Ağ

Osmaniye’nin deprem riski, göz ardı edilemeyecek kadar ciddi. Kent, Amanos Dağları’nın batı eteklerine kurulu ve çevresi, aktif fay hatlarıyla çevrili.

Başlıca fay yapıları şunlar:

Düziçi–İskenderun Fay Zonu (Osmaniye Segmenti): Kent merkezinden geçen bu aktif fay hattı, doğrudan nüfusun yoğun olduğu alanları etkileyebilir.

Toprakkale ve Karataş Fayları: İlçeye yakın mesafelerde bulunan bu faylar da deprem potansiyeli taşımakta.

Bölgesel Sistemler: Doğu Anadolu Fay Zonu ve Ölü Deniz Fay Zonu gibi büyük fay sistemlerinin de etkisi, Osmaniye’nin deprem tehlikesini daha da artırıyor.

Bu faylar, sadece sarsıntı riski oluşturmakla kalmıyor; yüzeye ulaşabilen kırıklarla yapısal hasarları da beraberinde getirebiliyor. İl merkezinin yanı sıra, Toprakkale ve Düziçi gibi ilçelerle birlikte 18 köy, bu diri fay hatları üzerine kurulu.

Osmaniye'de Depremi Katlayan Tehlike

Osmaniye’nin deprem tehlikesini yalnızca fay hatları değil, zeminin karakteri de şekillendiriyor. Kent, büyük oranda alüvyon ve benzeri yumuşak zeminler üzerinde kurulu. Bu tip zeminler, deprem dalgalarını büyüterek daha güçlü bir sarsıntı yaratıyor.

Belli başlı zemin tehlikeleri:

Zemin Büyütmesi: Sarsıntının şiddetini artırarak binaların yıkılma riskini yükseltir.

Sıvılaşma Riski: Özellikle gevşek ve suya doygun zeminlerde, deprem sırasında zemin katı gibi davranmayı bırakır. Bu da bina temellerinde çökme ve yana kaymalar yaratır.

Geçmiş büyük depremler (örneğin İzmir ve Elazığ-Sivrice) bu tip zeminlerde yıkımın çok daha fazla olduğunu kanıtladı. Aynı senaryo Osmaniye için de geçerli.

Sarsıntı ve Yüzey Faylanması: Çifte Tehdit

Osmaniye'nin deprem tehlikesi, iki ana başlıkta toplanabilir: şiddetli yer sarsıntısı ve yüzey faylanması. Her iki durum da doğrudan can ve mal kaybına neden olabilecek nitelikte.

TDTH’ye göre sarsıntı potansiyeli: Yerçekiminin %30-40’ı arasında değişen ivme değerleri, Osmaniye’de güçlü sarsıntılar yaşanabileceğini gösteriyor.

Yüzey Faylanması: 6.5 büyüklüğünü aşan depremlerde fay yüzeye ulaşarak, metrelerce uzunlukta kırıklar oluşturabiliyor. Osmaniye, tam da bu tehlike kuşağının içinde yer alıyor. Yüzey faylanması, sadece sallantıdan kaynaklı değil, doğrudan zeminin parçalanmasıyla oluşan ağır yapısal hasar anlamına geliyor.

Riskin Farkında Olmak Yeterli Değil, Yönetmek Gerek

Uzmanlar, “Depremi engelleyemeyiz ama zararını azaltabiliriz” görüşünde birleşiyor. Bunun için alınması gereken önlemler net:

Mikrobölgeleme ve Zemin Araştırmaları: Faylara ve zemine dair ayrıntılı analizlerin yapılması, riskli bölgelerin tespiti şart.

Deprem Master Planı: Kentin tüm yapılaşma süreci, zemin özelliklerine ve fay zonlarına göre yeniden düzenlenmeli.

Fay Sakınım Bantları: Diri fayların geçtiği bölgeler yapılaşmaya kapatılmalı, bu alanlar sosyal ve yeşil donatı alanlarına dönüştürülmeli.

Planlama Eksiklikleri Giderilmeli: Mevcut çevre düzeni planlarında fay hatlarının dikkate alınmaması, büyük bir zafiyet. Bu hata bir an önce telafi edilmeli.

Yapısal Önlemler Alınıyor mu?

6 Şubat depremlerinin ardından Osmaniye’de, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı öncülüğünde yeniden inşa süreci başlatıldı. Şehirde toplam 9.636 bağımsız birim inşa edilmesi planlanırken, 2024 yılı sonunda 5.632 konut ve iş yerinin teslim edilmesi hedefleniyor. Yeni yapıların radye temel ve tünel kalıp sistemiyle inşa edilmesi, depreme karşı dayanıklılığı artırıyor. Ancak bu çalışmaların, jeolojik riskleri doğrudan dikkate alan kapsamlı bir kentsel dönüşüm süreciyle desteklenmesi gerekiyor.