Osmaniye’nin dar pasajları ve köhne dükkan aralarındaki çay ocakları, bugünlerde kentin en kalabalık ama en hüzünlü mekanları haline geldi. Yıllarca bu ülkenin kalkınması için alın teri döken, fabrikalarda, tarlalarda, devlet dairelerinde dirsek çürüten emekliler; hayatlarının sonbaharında huzurlu parklarda değil, 15 TL’lik çayın satıldığı tabureli çay ocaklarında gün sayıyor.

SOSYALLEŞME Mİ, ZORUNLULUK MU?
Bir kafede oturup bir fincan kahveye fahiş fiyatlar ödemesi imkansız olan Osmaniye emeklisi, çareyi "Çay 15 TL" yazan bu küçük çay ocaklarında bulmuş durumda. Dost sohbetleri, eski günlerin anıları ve bitmek bilmeyen geçim masalları, burada bir bardak çayın buharında demleniyor.

BAYRAĞIN GÖLGESİNDE EKONOMİK SESSİZLİK
Pencereye yansıyan ay yıldızlı bayrağın gölgesi altında, derme çatma taburelerde oturan bu yaşlı çınarlar, ülkenin geldiği ekonomik noktanın en çıplak özetidir. Vaktiyle "emekli olunca rahat ederim" hayali kuran vatandaş, şimdi o bayrağın altında, en temel hakkı olan insanca yaşam yerine, en ucuz çayı bulabildiği çay ocağına şükreder hale getirilmiş.,,

ÇAY BİLE LÜKS OLMA YOLUNDA
Günde sadece birkaç bardak çay içen bir emeklinin aylık çay masrafı bile, kuşa dönmüş maaşın karşısında devasa bir yüke dönüşüyor. Osmaniye sokaklarındaki çay ocaklarında konuştuğumuz her emeklinin gözünde aynı endişe var. Sosyal devlet anlayışından uzak, dar pasajların rutubetli duvarları arasında yaşam mücadelesi veren bu insanlar için çay ocağı; artık sadece bir mola yeri değil, hayata tutunabildikleri son sığınak.

BU TABLO KİMİN ESERİ?
Modern binaların ve şatafatlı projelerin gölgesinde kalan bu sahneler, Türkiye'nin gerçek "emekli profilini" tüm çıplaklığıyla sergiliyor. Emeklisini pasaj köşelerine, çay ocağı taburelerine mahkûm eden bir sistemin, hangi başarıdan söz edebileceği ise büyük bir soru işareti olarak karşımızda duruyor. Osmaniye’nin bu dar geçitleri, aslında büyük bir yoksulluğun sessiz çığlığını barındırıyor.



