Osmaniye Haberleri

Osmanlı dondurması geleneğini yaşatan usta, geçmişi bugüne taşıyor

Osmanlı dondurması ve şekerlemelerini yıllardır aynı dükkânda hazırlayan emektar usta, lezzetin yanı sıra kentin unutulan kültürünü de yaşatıyor.

Şehrin eski sokaklarından birinde, vitrini çoktan zamana teslim olmuş küçük bir dükkân var. Kapısından içeri girildiğinde sadece dondurma ya da şekerleme kokusu değil, geçmişin izleri de hissediliyor. Yıllardır aynı köşede Osmanlı dondurması ve geleneksel şekerlemeler hazırlayan emektar usta, unutulmaya yüz tutmuş bir mesleği neredeyse tek başına ayakta tutuyor. Fabrikasyon tatların egemen olduğu bir dönemde, eski usul üretimde ısrar eden bu küçük dükkân, kent için sıradan bir esnaf noktası olmanın çok ötesinde. Ustanın ellerinden çıkan her tat, geçmişle bugün arasında kurulan sessiz ama güçlü bir bağ gibi duruyor.

Geleneksel Osmanlı dondurması nasıl yaşatılıyor?

Ustanın dondurma tezgâhının arkasında modern makineler değil, yılların alışkanlığıyla kullanılan basit ama etkili araçlar yer alıyor. Osmanlı dondurması, burada hâlâ doğal salep, süt ve mevsimine göre seçilen malzemelerle hazırlanıyor. Hazır karışımlar ya da katkı maddeleri bu dükkânın kapısından içeri girmiyor. Usta, bu tercihin kolay olmadığını ama gerekli olduğunu söylüyor. Ona göre lezzetin sırrı hızda değil, sabırda saklı. Karışımın kıvam alması için geçen süre, dondurmanın karakterini belirliyor. Bu yüzden üretim az, emek ise bol. Tam da bu nedenle, buradan çıkan Osmanlı dondurması, müşteriler için sadece serinleten bir tatlı değil, geçmişten gelen bir deneyim anlamı taşıyor.

Dükkan sadece bir satış noktası değil

Bu küçük dükkânın önünden geçenler çoğu zaman alışveriş yapmak için değil, ustayla iki kelime sohbet etmek için duruyor. Üzerindeki işlemeli yeleği ve başındaki fesiyle dikkat çeken usta, sokağın tanıdık yüzlerinden biri. Kent sakinleri onu, “Sadece dondurma satan biri değil, yaşadığımız şehrin hafızası” sözleriyle anlatıyor. Usta da bu ilgiden memnun ama mütevazı. Amacının sadece Osmanlı dondurması satmak olmadığını, bu mesleğin bir kültür mirası olduğunu sık sık dile getiriyor. Dükkanın önünde verilen kısa selamlar, paylaşılan küçük anılar, burayı canlı tutan görünmez bağların parçası.