Son günlerde yaşanan öğretmene yönelik saldırı, eğitim camiasında sert tepkilere yol açtı. Eğitim-İş, olayın münferit olmadığını, yıllardır öğretmeni değersizleştiren politikaların sınıflarda şiddeti ve saygı kaybını derinleştirdiğini vurguladı. Öğretmenin ekonomik olarak zorlandığı, güvencesiz çalıştırıldığı ve mesleki itibarının aşındığı bir sistemin, bugünkü çöküşün temel nedeni olduğunu belirten açıklama, öğretmeni hedef alan bu saldırının artık saklanamaz hale gelen büyük bir sorunun dışa vurumu olduğuna dikkat çekti. Açıklamada öğretmene şiddetin, yıllardır büyüyen ve siyasi iktidarla Bakanlığın sorumluluğunda olan bir ihmal zincirinin kaçınılmaz sonucu olduğu ifade edildi.
Öğretmeni Değersizleştiren Politikalar Tepkinin Odağında
Eğitim-İş’in açıklamasında, öğretmenin sınıfta hedef haline geldiği bu ortamın sorumlusunun yalnızca birkaç öğrenci olmadığının altı çizildi. Öğretmeni ekonomik olarak zorlayan, güvencesiz çalıştıran ve mesleki saygınlığı zayıflatan politikaların sınıflara şiddet ve otorite krizi olarak geri döndüğü belirtilerek, “Bu tablo yıllardır öğretmeni yok sayan, eğitimi içten çürüten anlayışın sonucudur” denildi.
Açıklamada, eğitimde nitelik yerine gösterişi ve propaganda amaçlı uygulamaları öne çıkaran politikaların sınıf düzenini bozduğu, öğretmenin mesleki gücünü zayıflattığı vurgulandı.
Eğitime Ait Olmayan Yapıların Okullara Sokulması Eleştirildi
Sendika, yıllardır uygulanan protokollerle okullara eğitimle ilgisi olmayan yapıların sokulmasının öğretmen otoritesini sistematik biçimde aşındırdığını belirtti. Pedagojik yetkinliği olmayan kişi ve grupların okul ortamına müdahil edilmesinin eğitim sürecini olumsuz etkilediği ifade edildi. Bu uygulamaların, sınıf düzeni ve öğretmen-öğrenci ilişkisi üzerinde uzun vadeli bir tahribat yarattığına dikkat çekildi.
Atama Bekleyen Öğretmenler ve Ücretli Öğretmenlik Sorunu
Yaklaşık bir milyon öğretmenin atama beklediği hatırlatılan açıklamada, asgari ücretin dahi altında sürdürülen ücretli öğretmenlik uygulamasının devam etmesi, “öğretmenin ne kadar değersiz görüldüğünün açık ifadesi” olarak nitelendirildi. Bu politikaların sonucunda öğretmenliğin gençler için umut veren bir meslek olmaktan çıktığı, ekonomik baskı, güvencesizlik ve itibarsızlık nedeniyle meslektaşların tükenmişliğe sürüklendiği vurgulandı.
“Ankara’daki Olay Geliyorum Diyen Bir Çöküşün Son Aşamasıdır”
Son saldırının yalnızca bir öğretmene yönelik bir eylem değil, yok sayılan bir mesleğin ve geleceğin çığlığı olduğu belirtilerek, “Bu çöküş artık saklanamaz hale gelmiştir” denildi. Eğitim-İş, öğretmeni güçlendirmeyen, yaşam koşullarını iyileştirmeyen hiçbir anlayışla yol alınamayacağını, yaşananların açık bir uyarı olduğunu ifade etti. “Bu uyarıyı dikkate almayanlar, çok daha ağır sonuçların sorumluluğunu taşımak zorunda kalacaktır” ifadeleri dikkat çekti.
Eğitim-İş’in Talepleri Net: “Öğretmene Şiddet Tesadüf Değil”
Açıklamada öğretmene yönelik şiddetin, öğretmeni hedef gösteren ve saygınlığını aşındıran politikaların doğrudan ürünü olduğu belirtildi. Talepler ise şöyle sıralandı:
- Ataması yapılmayan öğretmen bırakılmamalıdır.
- Ücretli öğretmenlik sistemi derhal sona ermelidir.
- Tüm öğretmenler kadrolu olmalı; maaşlar yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalıdır.
- Okulların altyapısı, güvenliği ve fiziki koşulları hızla iyileştirilmelidir.
- Okullara eğitimle ilgisi olmayan tüm yapıların müdahalesi bitirilmelidir.
- Eğitim sistemi gençlere belirsizlik değil; güvenli bir gelecek sunmalıdır.
Osmaniye’de Bildiri 2. Teneffüste Okundu
Eğitim-İş, 8 Aralık 2025 Pazartesi günü ikinci ders teneffüsünde tüm Türkiye’de öğretmen odalarında bildirilerin okunmasına karar verdi. Osmaniye’de de sendika temsilcileri bildiriyi 2. teneffüste öğretmen odalarında okudu.
Eğitim-İş Osmaniye İl Başkanı ve Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Osmaniye İl Başkanı Adem Yücel, “Meslek onurumuz için öğretmen odalarında sesimizi yükseltiyoruz. Öğretmene uzanan her el, geleceğimize uzanmaktadır. Biz bu düzeni kabul etmiyoruz” sözleriyle çağrıyı duyurdu.