Osmaniye’de görenlerin dönüp bir kez daha baktığı eski bir otomobil, yalnızca metal yığınından ibaret değil. Yılların izini taşıyan, yer yer paslanan ve artık kullanılmaz hâle gelen bu araba, sahibi için bambaşka bir anlam ifade ediyor. Aracın sahibi, otomobilin eskimesine, zamanla zarar görmesine hatta çöp hâline gelmesine rağmen onu elden çıkarmayı düşünmüyor. Çünkü bu araba, hayatındaki “ilk”lerin sessiz tanığı. İlk alınan araba, ilk yolculuklar, ilk heyecanlar… Hepsi bu araçla hatırlanıyor.
Bir Arabadan Daha Fazlası
Sahibinin anlattıklarına göre bu eski araba, onun için sadece bir ulaşım aracı değil. Hayatının önemli bir dönemini temsil ediyor. İlk kazancıyla aldığı, sevdiklerini gezdirdiği, iyi kötü pek çok anıyı içinde barındıran bu otomobil, adeta geçmişin somut bir parçası.
“Ne kadar eskirse eskisin, ne kadar yıpranırsa yıpransın bu araba benim için çok değerli” diyen araç sahibi, otomobilin manevi değerinin maddi değerinin çok üzerinde olduğunu söylüyor. Çevresindekilerin “artık bunu at” demesine rağmen, arabayı elden çıkarmaya bir türlü gönlü razı olmuyor.
Yılların İzini Taşıyor
Araba artık çalışmıyor, bazı parçaları eksik, dış görünüşü de hayli yıpranmış durumda. Ancak sahibine göre bu izler bir kusur değil, tam tersine hatıraların sessiz bir yansıması. Her çizik, her pas lekesi geçmişten bir anıyı hatırlatıyor. Osmaniye sokaklarında zaman zaman dikkat çeken bu eski otomobil, görenlerin de ilgisini çekiyor. Kimileri için hurdaya ayrılması gereken bir araç olan otomobil, sahibi için vazgeçilmez bir hatıra olarak yerini koruyor.
“İlk Yadigârımı Atamam”
Aracın sahibi, arabayı atmanın ya da satmanın kendisi için geçmişi silmek gibi olduğunu ifade ediyor. “Bu benim ilk arabam. İlk yadigârım. Çöp hâline gelse bile atmaya kıyamam” sözleriyle duygularını dile getiriyor.