Son olarak Osmaniye’nin Sumbas ilçesinde, İlçe Emniyet Amirliği kadrosunda görev yapan Çarşı ve Mahalle Bekçisi Mehmet Yapıcı'nın evinde intihar etmesi ile birlikte medyada aynı tartışmalar tekrar alevlendi. Asker ve polis intiharları önlenebilir mi?
Türkiye’de Emniyet Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde son yıllarda gözlemlenen intihar artışı, bireysel trajedilerin ötesinde kurumsal bir erozyonun en somut göstergesi haline gelmiştir. Yapılan araştırmalar ve saha verileri, güvenlik personelinin maruz kaldığı ağır çalışma koşulları, hiyerarşik baskı ve "cezalandırıcı" mevzuatın, bu meslek grubunu toplum genelinden ayrışan bir risk havuzuna hapsettiğini ortaya koymaktadır.
Şehit Sayısını Geçen İntiharlar
Veriler, krizin boyutlarının artık gizlenemez bir noktaya ulaştığını belgelemektedir. Emniyet teşkilatında 2024 yılında 73 personel hayatına son verirken, 2025 yılı henüz tamamlanmadan bu sayı 92’ye yükselmiştir. Bu tablo, emniyet bünyesinde her 3,87 günde bir intihar vakasının yaşandığı anlamına gelmektedir. Polisler arasındaki intihar hızı, Türkiye genel ortalamasından yaklaşık 3,78 kat daha fazladır. Benzer şekilde TSK verileri incelendiğinde, belirli bir on yıllık periyotta terörle mücadelede 818 asker şehit olurken, aynı sürede 934 askerin kışlalarda intihar ederek hayatını kaybettiği rapor edilmiştir.
Mobbing ve Sahipsizlik Hissi
İntiharları tetikleyen en büyük dış faktörlerin başında mobbing ve hiyerarşik baskı gelmektedir. 15.360 polis memuru ile yapılan anket çalışmasında, katılımcıların %99'u mobbingin intiharların temel nedeni olduğunu ifade etmiştir. Personelin %96,9’u görev esnasında "sahipsizlik" (kurumsal destek eksikliği) hissettiğini belirtirken, kurumun kendilerini korumak yerine cezalandırmaya çalıştığı algısı hakimdir. Ayrıca, aylık 240 saati bulan düzensiz mesai sisteminin (%98,5) biyolojik ritmi bozarak kronik tükenmişliğe yol açtığı vurgulanmaktadır.
Yardım Arayan Cezalandırılıyor mu?
Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği (ETSY), personelin psikolojik yardım almasının önündeki en büyük yapısal barikatı oluşturmaktadır. Psikolojik sorun yaşayan ve "D Dilimi" raporu alan personel, Emniyet Hizmetleri Sınıfından çıkarılarak Genel İdare Hizmetleri (GİH) sınıfına (sivil memurluğa) geçirilmektedir. Bu geçiş, personel için bir "sivil ölüm" olarak algılanmaktadır çünkü:
Maaşta yaklaşık %20 oranında bir azalma meydana gelmektedir.
Silah, üniforma, kimlik ve yıpranma hakkı gibi tüm mesleki kazanımlar kaybedilmektedir.
İyileşme sağlansa dahi bir daha asla polisliğe dönüş imkanı bulunmamaktadır. Bu ağır bedeller nedeniyle personelin %80'i kurum psikologlarına güvenmemekte ve gerçek durumlarını gizlemeyi tercih etmektedir.
Umutsuzluk ve "Dünyadan Vazgeçme"
Uzmanlara göre, intiharın arkasında yatan en belirgin psikolojik faktör "umutsuzluk" hissidir. Uzman Psikolog Kübra Çelik, intihara giden süreci "bir bardağın taşması" olarak betimleyerek; problem çözme becerisinde eksiklik, sosyal izolasyon ve artmış dürtüselliğin kritik öneme sahip olduğunu belirtmektedir. Mesleki stresin tetiklediği "Give-Up-İtis" (Dünyadan Vazgeçme Sendromu) ise kişinin yaşamı sürdürme motivasyonunu tamamen kaybetmesiyle sonuçlanmaktadır.
Görüştüğümüz bazı asker ve polisler ise son dönemlerde "istifa ettim dünyayı geziyorum" tarzı sosyal paylaşım sitelerinde yer alan postların bir çok polis ve genç askeri tetikleyerek istifaya sürüklediği, ardından beklentileri karşılayamaması neticesinde intihar ettikleri de kayıtlara asker-polis intiharı olarak geçmemektedir. Ancak sayıları hayli fazladır. Öte yandan sanal kumar bağımlılığı, kısa yoldan para kazanma uğruna kripto ve forex uygulamalarına para yatırmalarda intiharın diğer tetikleyicileri arasında gösterilmektedir.