Bir kadın kaleminden, Hayatın labirentinde kaybolmak ve yeniden yön bulmak üzerine…

“Peki ama hangi yöne gitmem gerek?” diye sorar Alice, Harikalar Diyarı’nda kaybolduğunda. Tavşan ise bilgece cevap verir:

“Ne yöne gittiğini bilmiyorsan, ne tarafa gittiğinin ne anlamı var?”

Bu diyalog sadece çocuk masallarına ait değildir. Aslında hepimizin hayatında, özellikle de kadınların dünyasında defalarca yaşanan bir sahnedir bu. Çünkü biz kadınlar, çoğu zaman kendi yolumuzu bulmadan; başkalarının çizdiği patikaları takip etmeye zorlanırız.

Hayat bize doğduğumuz andan itibaren bir harita verir ama o harita genellikle bizim elimizle çizilmemiştir. Ailenin beklentileri, toplumun kalıpları, “kadın böyle olmalı” yargıları… Bunların arasında, kendi yönünü bulmak çoğu zaman bir mücadeleye dönüşür.

Ama işte asıl mesele tam da burada başlar: Harikalar Diyarı’nda yolunu kaybetmek aslında bir felaket değil, bir davettir.

Toplum bize hep “yolunu kaybetme” diye öğüt verir. Oysa bazen kaybolmak gerekir. Çünkü kaybolmadan, gerçekten kim olduğumuzu bulamayız.

Kimi zaman yanlış işe gireriz, yanlış insana güveniriz, yanlış şehirde yaşarız… Ama bütün o “yanlışlar”, bizi kendimizin doğru versiyonuna götüren rotalardır.

“Gerçekten nereye gitmek istiyorum?”

Eğer cevabın “bilmiyorum” ise, bu harika bir başlangıçtır. Çünkü bilmiyor olmak, artık başkasının yolunda yürümekten vazgeçtiğin anlamına gelir.

Kadınlar genellikle “uyumlu”, “fedakâr”, “sabırlı” olmayı öğrenir. Ancak kimse bize “kendi yönünü seç” demeyi öğretmez.

Bir kadının yönünü bulması, çoğu zaman bir başkaldırıdır. “Artık o yoldan gitmeyeceğim” demektir.

Evliliği, işi, ailesi ya da toplumu için değil, sadece kendisi için bir karar verebilme cesaretidir.

Unutma:

Bir yön, sadece yürüyene anlam kazandırır.

Ama yürüyen kişi kim olduğunu bilmezse, hiçbir yön hedef olamaz.

Tavşanın Sözünü Bugüne Uyarlarsak

Modern hayat bize sonsuz yön sunuyor:

Sosyal medya başarıları, kariyer yarışları, ilişkilerde “mükemmel” olma baskısı…

Ama tıpkı Alice gibi, bazen o kadar çok seçeneğin arasında kayboluyoruz ki, nereye gittiğimizi unutuyoruz.

Oysa yön bulmak; Google Maps açmak değil, iç sesimizi açmaktır.

Sessiz kaldığın bir anda, kalbinden gelen o minicik sesi duyacaksın:

“Artık buradan gitmek istemiyorum.”

İşte o an, gerçek yolculuk başlar.

Alice’in sorduğu sorunun cevabı yıllardır aynı:

Eğer nereye gitmek istediğini bilmiyorsan, hiçbir yol sana ait değildir.

Bu yüzden önce yön değil, niyet belirle.

Hayat, haritalarla değil, iç pusulayla yol alınan bir serüvendir.

Kaybolmaktan korkma.

Çünkü bazen kadın, kaybolarak özgürleşir.

Ve belki de en güzel “Harikalar Diyarı”, o anda kendi içinde keşfettiğin yerdir.